8 Eylül 2011 Perşembe

Altın: Yön hala yukarı!

Bu hafta başında ons başına $1,921 ile rekor kıran altın fiyatı, ardından gelen satışlarla $1,800 seviyesine kadar geriledi. Yatırımcılar haklı olarak bu düşüşün sadece bir düzeltme mi, yoksa patlayan “balonun” ilk aşaması mı olduğunu merak ediyorlar. Bu notta düşüşün normal bir piyasa oynaklığı olarak görülmesi gerektiğini, çünkü altını destekleyen temel sebeplerde hiçbir değişiklik olmadığını anlatıyoruz. Mevcut risklerin devamında, bu düzeltmenin ardından altın fiyatındaki yükselişin devam etmesini bekliyoruz.


Altın fiyatının sürekli yeni rekorlar kırması her gün “balon” ve “aşırı alım” ifadelerini duymamıza yol açıyor. Ancak altının seyri gösteriyor ki yatırımcıların talebi bu ifadelerden çok da etkilenmiş değil. 2008’den bu yana süren krizden hala çıkılamamış olması ve krizin borç sarmalına dönüşmüş olması, yatırımcıların gözünde altını en önemli yatırım seçeneklerinden bir haline getirdi. Altın (ve gümüşte) fiyat yukarı gittikçe kar satışları görmemiz normal. Ancak altını destekleyen faktörlerde bir değişim olmadıkça altın fiyatının kalıcı şekilde düşeceğini varsaymak doğru değil.


Altında balon var mı?

CFA Digest dergisinde yer alan bir araştırmada 1600 yılından bu yana oluşan 47 balon incelenmiş. Bu süre içinde balonlara yol açan 3 ana etken gözlenmiş:
  1. Finansal yenilikler,
  2. Yatırımcıların bu yenilikler konusunda aşırı coşkulu olmaları, bu enstrümanların hızla yayılması ve spekülatörleri çekmeleri
  3. Bu enstrümanlarda çok yüksek kaldıraç oranları kullanılması
Son aşamaya gelindiğinde aşırı kaldıraç, ürün grubundaki karmaşıklığı artırıyor ve dengesizlikler baş gösteriyor. Nihayetinde de balon patlıyor.

ABD’de yaşanan konut krizinde bu aşamalar çok net olarak gözleniyor. Konut alıcılarının kaldıraç oranı kriz öncesinde 1’e 100, Fannie Mae’in kaldıraç oranı 1’e 80, Wall Street yatırım bankalarının kaldıraç oranı ise 1’e 30 olmuştu.

Altın için ise bu durum şu anda söz konusu değil: Tersine altının sahiplik oranı hala çok düşük. 2010 rakamlarına göre altın varlıklarında %30 artış görüldü, ancak altının global finansal varlıklar içindeki payı sadece %0.7. Bu oran 2002’de %0.2 idi, buna bakıldığında ciddi bir artış gibi görünüyor, ancak bu rakamsal artışta altın fiyatındaki yükseliş de etkili.

Altına yatırım yapan fonlara baktığımızda da yukarıdaki tablo teyit ediliyor. 2000-2010 arasında ABD’de yatırım fonlarına $2.5 trilyon giriş olurken, bunun sadece$12 milyarlık kısmı altın fonlarına yönelmiş. Üstelik bu rakamlara altın ETF’lerindeki patlama da dahil.

Altına olan yatırım talebindeki artışın önemli nedenlerinden biri, sadece altına yatırım yapan ve borsalarda kolayca alınıp satılabilen ETF’lerdeki patlama. Bu talep sön dönemlerde Çin ve Hindistan tarafından daha da artmış durumda. Gelişmekte olan ülkelerde görülen gelir artışı da orta sınıfın mücevher talebini artırıyor. Ancak son bir yıla baktığımızda altın fiyatı en çok portföy çeşitlendirerek varlıklarını korumaya çalışan yatırımcıların taleplerinden etkileniyor.

Altının global finansal varlıklar içindeki payı:


Aşağıda yer alan ve Dr. Marc Faber’in hazırladığı bir rapordan aldığımız grafikte ise altının büyük kurumsal yatırımcıların (emeklilik fonları gibi) portföylerindeki payı gösteriliyor.



Bu dönemde altın fiyatını olumlu etkileyen faktörlere genel olarak bakalım:


1. Başta altın olmak üzere emtialara yatırım yapma imkanı sağlayan enstrümanların artmış olması, yani yatırımın fiziksel saklama ile sınırlı kalmaması ve alım-satımının kolaylaşması
2. Piyasalara kriz döneminde sağlanan ekstra likidite ile risk iştahının artması, emtiaların da bu risk iştahından paylarını almaları
3. Artan likiditenin enflasyon kaygılarını artırarak, basılı paraya olan güvenin azalmasına yol açması
4. Devletlerin borç sorununun bir türlü çözülememesi ile finansal sisteme yönelik kaygıların güçlenmesi
5. USD’deki değer kaybının sürmesi
6. Jeopolitik riskler ve terör olaylarının artması
7. Artan talebe karşın aynı oranda artmayan arz
8. Merkez bankalarının rezerv çeşitlendirmesi için altına yatırım yapmaları

ABD’deki politika uygulamaları bütün bu etkenler arasında en etkili olanı. Para ve maliye politikaları arasındaki uyumsuzluk piyasalarda “fear trade ” denilen algılamayı güçlendiriyor. “Fear Trade” altının güvenli liman özelliğini güçlendiriyor. FED’in piyasalara daha önce sağladığı (ve muhtemelen 2012’de bir daha sağlayacağı) yüksek likiditeye ek olarak, hükümetin durgunlukla mücadele adına bütçe açığını da artırıyor olması ciddi bir yapısal dengesizlik yaratmış durumda. Bu politikaların sonucu olarak hem “fear Trade” güçleniyor, hem de USD’deki değer kaybı altını destekleyici bir ortam yaratıyor.
ABD’de FED piyasalardaki likiditeyi geri çekmediği, bütçe açığı azalmadığı ve tahvil faizleri enflasyonun altında seyrettiği sürece altın cazip bir yatırım olmayı sürdürecek. Aşağıdaki grafikte lacivert çizgi ABD kamu borcunu, turuncu ise altın fiyatını gösteriyor. ABD kamu borcunun 2002’den itibaren artmaya başlaması ile altın fiyatındaki artış da belirgin hale geliyor.


Altın Teknik Görünüm (Mevcut Fiyat – $1,838/ons): Kısa vadede $1,815 destek seviyesinin altına sarkan altında yeniden bu seviye üzerine çıkmayı başardı. Bu aşamada $1,815 destek seviyesi üzerinde kaldıkça altında tepki alımları görülebilir. Ancak formasyon riski sürüyor. Bu nedenle trade amaçlı alımlarda temkinli olunmalıdır. $1,815-1,790 destek seviyeleri iken $1,850-1,880 ise direnç seviyeleridir. Altında orta vadede görünüm hala güçlü olsa da kısa vadede dalgalanma sürebilir.


Hiç yorum yok: